Heybe kelimesi TDK’ya göre “yük taşımak için omuza veya sırt üstüne asılan, bez veya deriden yapılmış torba” anlamına gelir.
Heybe ile ilgili Örnek cümleler:
- Köydeki çocuklar, ellerindeki heybelerle çiftliğe gittiler.
- Keçi sütünü toplamak için heybe taşımam gerekiyor.
- Babam bahçede topladığı sebzeleri heybeye doldurdu.
- Beyaz renkli heybesiyle meyve satan amca, her sabah erkenden yola çıkar.
- Heybesindeki malzemelerle, yolculuk boyunca karnını doyurdu.
- Günlük yiyeceklerini heybeye koyarak piknik için hazırlandılar.
- Eski zamanlarda insanlar, seyahatlerinde heybe kullanırlardı.
- Balıkçı, avladığı balıkları heybesine doldurdu.
- Hırka ve pantolonunu heybeye sığdıran adam, dağda kamp kurdu.
- Heybesindeki tarım aletleriyle, çiftlik işlerine yardım ediyordu.
- Okulda, kitap ve defterlerini heybeye yerleştirerek derslere hazırlanırdı.
- Eski fotoğraf albümlerini korumak için, heybeye yerleştirdi.
- Pazardan alışveriş yapmak için, heybemi yanıma aldım.
- Kahve çekirdeklerini öğütüp heybeye koydum, misafirlerime taze kahve yaptım.
- Heybeme battaniye koyarak, kamp ateşinde ısınmaya çalıştım.
- Sabah kahvaltısı için ekmek, peynir ve zeytinleri heybeye doldurdum.
- Yaz aylarında plajda, havlu ve güneş kremi heybemde yer aldı.
- Heybedeki yükü omuzlamak zor olsa da, eve getirilen odunlarla kışlık soba yakıldı.
- Porselen yemek takımını saklamak için, özel olarak tasarlanmış heybe aldı.
- Karşıda gördüğümüz köye, eşyalarımızı heybeyle taşıyarak gitmeye karar verdik.
Heybe kelimesinin TDK’ya göre eşanlamlıları: Torba, çuval, file, poşet. Heybe kelimesinin TDK’ya göre eşsesliği yoktur. Heybe kelimesinin kökeni, Farsça “havva” kelimesinden Türkçeye geçmiştir.